İşsizlik öldürmeden yapılacak işler-1
Söze
bir zamanlar iş çevrelerinde anlatılan fıkrayla başlayalım
Adamın karısı ölmüş mezarlıkta tören yapılıyor, bütün yakın arkadaşları
etrafında onu teselli etmeye çalışıyorlar.
Bizimki hüngür hüngür ağlıyor…
-Hüüüüüüüüüüüü, ben şimdi ne yapacağım!
Bu durumda bir şeyler söylenmesi gerektiğini düşünen arkadaşlardan biri
diğerine “yahu git şunun kulağına fısılda, merak etmesin altı aya kalmaz
kendisini yeniden evlendiririz” de der.
O diğeri gider ve söyler ama adam yine salya sümük…
-Hüüüüüüüü ben o altı ayda ne yapacağım!
Galiba işi biraz uzun tuttuk deyip bu kez yeni bir destek vaad ederler
“Yahu merak etme seni bir aya kalmaz evlendiririz”
Ağlama yine son bulmaz, arkadaşlar son bir hamle daha yaparlar “Yahu merak
etme, söz haftaya kalmaz seni evlendireceğiz”
Adam bir an ağlamaya ara verir ve şöyle dert yanar:
-İyi ama ben bu gece ne yapacağım!
Bu fıkra, Türkiye’deki istihdam sorununun taraflarının durumunu açıklamak
için iyi bir benzetme.
Bu ekonominin bütün unsurları yani işvereni ve işçisiyle ve hatta devlet,
istihdam sorununun çözümünü “bekliyor”.
“Bekleme” ile çözüm üretme taraftarlarının bizde bilinen bir sözü var:
“Bekleyen derviş muradına ermiş”
“Hemen şimdi” demek için de bunun karşısında başka bir söz:
“Bekleyen derviş, açlıktan ölmüş!”
***
Gazetelerde bir haber: İşsizlik bu ay binde yedi azalmış!
Aman ne güzel. Demek ki her bin kişiden yedi kişi iş bulabilmiş.
Yani on milyon kişi aç,umutsuz gezerken “üç beş kişi” her nasılsa işe
alınmış.
Desenize işler düzeliyor, geriye biraz sabırlı olmak kalıyor.
Klasik “piyasacılara ya da bu düşünceye sığınanlara” sorarsanız her şey “bir
süre sonra” kendiliğinden düzelecek, patronlar bir biçimde işini yoluna
koyup yeni işçiler almaya başlayacaktır.
Adam Smith gibi her şeyi “bekleme”ye bırakıp uzun dönemde piyasanın kendi
dengesini oluşturacağını ileri süren Klasik iktisatçılara tepki ile J.M.
Keynes de “İyi ama o uzun dönemde de biz ölmüş oluruz” dememiş midir?
Demek ki fıkrada da, Neo Klasik İktisadın babalarından Keynes’in
söylediklerinde de bir “mesaj” var: Bu ekonominin dengeleri –bu arada tabii
ki istihdam dengesi de- uzun dönemde kurulacaktır ama, en azından önümüzdeki
seçimde oy verecek olanlar bunu göremeyecek ve işlerin ne zaman düzeleceğini
bilemeyeceklerdir.
Bu bir laf cambazlığı değil.
Bakın “Uluslararası Para”nın Fonu da, üstüne üstlük üstelik bize misafir
olduğu günde, yani kendi evimizde iken bile nezaketen ağzını kapatmayıp
“Sizin istihdam işiniz kolay kolay düzelmeyecek” demedi mi?
Başka söze hacet var mı?
O zaman oturup “bekleme” dışında ne yapmalı?
Yapılacak olan şey, bu işi iç ya da küresel piyasanın zaman içinde çözmesi
umudunu elimizin tersiyle itip siyaseti yeni ekonomik bir tercihe
“zorlamak”tır.
Türkiye ekonomisinde çalışma çağındaki “gençlerin” yüzde 26’sı işsiz yani
“boştagezer”dir!
Bu insanlarımız yarın hatta bu günden işsiz, umutsuz, üretimsiz Türkiye
Cumhuriyeti Vatandaşlarıdır
Ülke nüfusunun genel yapısına damgasını vuran bu zaaf bize yakışır mı?
***
Bu işsizlik olayı kendi başına, örneğin işverenlerin işe almamasından
kaynaklanan bir olgu değildir. Sayın Başbakanın “her işveren yanına bir kişi
alsa bu işsizlik kalmaz” sözündeki yanılgıda görüldüğü gibi başka
nedenlerden bağımsız, kendi başına bir şey olamaz.
Her işveren yanına bir kişi daha alsa, bir süre sonra kapının önüne koyacağı
adam sayısı bir kişi daha artacaktır.
İşsizliğin temel nedeni, işverenin üretim çarkını döndürmede çaresiz
kalmasıdır.
Söyler misiniz, İşverenin üretim koşulları uygun olsa, uygun maliyetlerle
üretip uygun fiyatlarla satabilse acaba işe adam almak için başkalarının
tavsiyesine ihtiyaç duyar mı?
Demek ki “iş”sizliğin sona erdirilmesinin yolu, “iş”verenin çarklarının
dönmesinden geçer.
Bu ülkede işveren yani sanayici, tacir, atölyeci, fabrika sahibi, atölyeci,
yan sanayici, hatta mahalle bakkalı bu piyasada para kazanır hale
gelmedikçe, işsizlik ile ilgili istatistiklerdeki binde yedi gibi sözde
yükseliş rakamları olsa olsa bu işin özünü kavrayamamış ya da her söylenene
inanmaya hazır saf insanlara pembe umutlar verir.
Öyleyse ne yapmalı?
Siz de bir düşünün, ben kendi görüşümü gelecek yazımda açmaya çalışacağım.
|