Para su gibidir, nereye doğru akacağı bellidir ama…


Hazine idaremiz 750 milyon liralık tahvil karşılığı borçlanmak için para piyasalarına çıktığında beş milyar doların üzerinde talep gelmiş.

Anlayacağınız, biz para sahiplerine 750 milyon dolar borç alacağız, acaba bunu bize kim verecek demişiz,
Başta Amerikanı, ardından İngilizi, bir miktar da Avrupalısı “lafı mı olur, bırak 750’yi, yeter ki iste sana 5 milyar dolar borç verelim demişler.

Bizimkiler de, eh biz 750 istemiştik ama bu teveccüh karşısında madem o kadar isteklisiniz o zaman bize daha çok, mesela 1 milyar falan borç verin demişler.
Bu arada Avrupa Birliği üyesi ve adam başına milli geliri bizim çok üzerimizde olan İspanya ve Yunanistan “Vallahi 3 ayda geri öderim” demesine rağmen kolay kolay borç bulamıyormuş.
Bizimkiler ise habere göre tam 11 yıl gibi bir vadeyle borçlanmışlar.

Ne yalan söyleyeyim kafam karıştı.
Hayra mı yormalı şerre mi bir türlü anlayamadım.
İngilizlerin dediği gibi “O kadar lehimize ki, buna inanmak mümkün değil”

***
Bir kere “paranın dini imanı olmaz” dendiğine göre bu “teveccüh” yani büyük ilgi uluslararası para babalarının sırf bize “ramazan üzeri” hayır olsun diye yaptığı bir güzellik olmamalı.

O zaman geriye üç durum kalıyor:

-Ya dünyada para satacak fazla kimse kalmadı ve bütün pazarlamacılar bize yükleniyor; ama bakarsanız Yunanistan ve İspanya bile para peşinde dolaşıyor.

-Ya biz yağlı müşteriyiz, herkesten fazla faiz veriyoruz; ama bakarsanız daha önce hiç bu kadar düşük faizle almamışız.

-O da değilse, adamlar bizim bunu geri ödeyemeyeceğimizi bildikleri için tefeci taktiği uygulayıp ileride zor durumumuzdan yararlanmak istiyorlar.

Ellerinden geldiği kadar borçlandırıyorlar zahir.

***
Kuşkulanmama yol açan daha somut nedenler ise şöyle:

-Bir kere bu işlerin eksperi olan IMF ile bir türlü anlaşamadık.

Adamlar, gelin bize teslim olun, size ne yapacağınızı anlatalım; sonra da gidin rahat rahat bu piyasadan para isteyin dediler; olmaz, siz bizi seçim üzeri fazla sıkıntıya sokarsınız anlaşamayız dedik.

-Gelin “mali kural” yasasını çıkarın ve önümüzdeki on yılda sizin ne yapacağınızı bilelim, disiplinli olun, aldığınızı verdiğinizi şeffaflaştırın dediler, olmaz dedik.

Gerektiğinde yemeden içmeden sabahlara kadar kanun yapan Meclisimiz “bu iş yetişmez” dedi işi salladı.

Onlar da eh siyaseten çok zor durumdaysanız icabında vazgeçebiliriz deyip boyunlarını büktüler.

-Bu yıl sadece 5,5 milyar dolar borçlanma öngörümüz vardı; daha yedinci ayda 6 milyar doları bulduk.

-Hani sözde memleket günden güne daha da istikrarlı bir ekonomiye kavuşuyor ya..,
Neredeee?

Gün geçmiyor ki bir yerlerden kavga döğüş haberler gelmesin.

***
Bir milyar dolar borç nasıl bu kadar kolay bulunur falan derken birden aklıma eski bir olay geldi:

Hani bir zaman Amerikalılar demişlerdi ya:

“Yahu siz bu Irak harbinden epey zarar gördünüz, biz buna dayanamayız.

Size şöyle gönlümüzden bir milyar dolarlık destek koptu.

Alın sizin olsun, güle güle harcayın.

Ama eğer isterseniz bunun yerine size IMF’den sekiz buçuk milyar dolarlık kredi de çıkarabiliriz.”


Sonra da işin ne kadar gönülden(!) olduğunu gösteren bir şart çıktı ortaya:

“Gönülden dedik ama, sakın ha, olur da Kuzey Irak’ta gezmeye devam ederseniz o saat gönlümüz kırılır, parayı keseriz.” demeye gelen bir demeç yayınlandı 26 Ağustos 2003 günü Hürriyet’te: ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor, “Askeri işbirliği daima bu kredi anlaşmasının bir parçası oldu, Ancak bunun detayları üzerine şu anda bir şey söyleyemem” diyerek işin bir de askeri şartı olduğunu üstü kapalı kabul etti.

Bu anlaşma daha sonra 22 Eylül 2003’de Babacan tarafından Dubai’de imzalandı.

Verilecek kredinin bizimkilerin pek oralarda dolaşmaması gibi bir şartı olduğu anlaşıldı.

Daha sonra imzalanan bu anlaşmaya birilerinden ciddi tepkiler gelince o kredinin kullanılmasından vazgeçildi.

Aynı yılın şubat ayında da 20-24 milyar dolarlık bir kredi konusu olduğu ama o zaman da Meclisten geçmesi istenen askeri şart gerçekleşmediği için sonuç alınamadığı hatıralardadır..

Nereden nereye…

Hepsi de dışarıdan kredi alınması üzerinedir.
İşte bunları yaşadığımız için şimdi o “dini imanı olmayan para” konusunda bize finans dünyasının mantığına uymayan bir “güzellik” yapıldığını görünce kendimi işkillenmekten alamıyor, arkasında hep görünmez bir taviz arıyorum.

Böyle bir şey olabilir de, olmayabilir de diyebilecek benim gibi kuşkulu okurların bu kuşkularını gidermeleri için Amerikan Hazine İdaresi internet sitesindeki yazının linkini aşağıya koyuyorum.
Üzerine bir tıklamaları ya da kopyalayıp tarayıcının adres arama yerine yapıştırmaları yeterli:

www.ustreas.gov/press/releases/js747.htm
www.ustreas.gov/press/releases/js748.htm