Anayasa ne zaman yemek kitabı olur?

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; Malatya’da kayısı üreticilerinin, Ordu’da fındık üreticilerinin sorunlarının çözümü için Anayasaya “hayır” denmesi gerektiğini söyleyince Başbakan Erdoğan bunu diline doladı.

Sayın Başbakan’a göre Hatay’da künefe, Adana’da kebabın kurtulmasının Anayasayla hiçbir ilgisi yok. Anayasa ile yemek kitabını bir birine karıştırmamak gerek!

Anlaşıldığı kadarıyla Başbakan, Kılıçdaroğlu’nu bu sözleri ile köşeye sıkıştırmaya ve konunun yemek meselesi değil başka işlerle; örneğin ülke idaresi, hukuk düzeni gibi başka şeylerle ilgili olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Başbakan bunu söylerken Adana’da yanlışlıkla, kendilerini dinleyen halktan “hayır” demelerini de istemiş.

Ne diyelim: Allah söyletiyor.

***
Sadece Adana’lılara “hayır” deyin derken mi?
Kayısının, fındığın, künefenin ve Adana kebabının Anayasa ile ilgisinin olmadığını anlatırken de.
Keşke bu memleketin insanlarının ürettiği, tükettiği ne kadar mal varsa hepsi için de meydanlara çıkıp aynı şeyleri söyleseydi.
Örneğin:

Bostandaki karpuzun,
Dalındaki portakalın,
Bahçedeki patlıcanın,
Tarladaki domatesin,
Ayçiçeğinin, buğdayın, pamuğun
Ağıldaki koyunun
Meradaki sığırın,
Bakkaldaki peynirin
Vatandaşın sofrasındaki ekmeğin,
İçtiği çorbanın,

Musakkanın içindeki kıymanın.
Yani vatandaşın yediği bütün yemeklerin bu anayasa ile ne ilgisi olduğunu anlayamadığını her gittiği yerde söyleseydi.
***
Mevlana Celaleddin-i Rûmî “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır” der.

Eğer çıkar da sizi dinlemeye gelen vatandaşın para etmeyen üretimini, para yetmeyen tüketimini yani onun birinci derecede ilgili olduğu “geçim” meselesini alay konusu yapmaya kalkarsanız, “Bunların şimdi bizim yapmaya çalıştığımız Anayasa değişikliği ile ne ilgisi var” derseniz bu işte yanılabilirsiniz.

Siz istediğiniz kadar “Bu Anayasa değişikliği sizin için çok gereklidir, yararlıdır” diye söyleyin durun, geçiminden dolayı dertli olan vatandaş farklı şeyleri anlayacak ve siz “ne ilgisi var” dedikçe;
“Acaba bu anayasa değişince benim kayısı, fındık fiyatlarım yani yaşantım değişecek mi?”
“Acaba soframdaki adana kebabı, künefe ne olacak…….” diyecek ve sizin yemek kitabındakiler diye saydığınız, aslında onun sofrasında bazan bulunan bazan bulunmayan aşının ne olacağını düşünecektir.

Denemesi bedava; öyle otobüslere doldurup herkesi değil de bir gün fındık üreticisini, bir gün kayısı üreticisini, bir gün besicileri toplayın meydana ve anlatın bakalım Anayasa Mahkemesi üyelerinin hangi usulle seçilmesinin daha iyi olacağını…

Sonra dinleyin bakalım o meydanlardan nasıl bir ses geleceğini.

***
Yapılan değişiklikler meydanlardaki insanların öncelikli sorunlarıyla ilgili değilse; kendilerine ürünlerinin nasıl para edeceği, karınlarının nasıl doyacağı anlatılmıyorsa, güneş geçmesin diye taktıkları “evet”li şapkalarının altındaki kafalarında hiç bir zaman böylesi Anayasa maddeleri değil, bu iktidarın kendilerine ne kadar aş, ne kadar iş ve huzur getireceği sorusundan başka bir şey olamaz.

İşte, kafalardaki soru iktidarın kendilerine ne getirdiği, kendilerinden ne götürdüğü sorusu olunca da ellerindeki oy, Anayasanın değil, kendilerine bunları uygun gören iktidarın geleceğini belirlemek için kullanılacaktır.

Neye niyet, neye kısmet değil mi?

Bizce bu kayısı, fındık, künefe ve kebap muhabbeti biraz daha genişletilmelidir. Genişletilmelidir ki; halk kendilerine gösterilen Anayasa kitabında yazılı olması gerekenlerin şimdiki hükümler değil, aslında kendisinin ve çoluk çocuğunun sofrasındaki aşları ile ilgili konular olması gerektiğini daha iyi anlasın ve seçimini daha da bilinçli yapabilsin.