Fındık Hesabı
Bizim
çocukluğumuzda, bilgisayarlar hesap makineleri gibi aletler bir yana, doğru
dürüst defter kalem bile yoktu. Bu nedenle şimdi altmışlarında olan o nesil
toplama, çıkarma, çarpma ve bölmeyi yani dört işlemi öğrenirken cebindeki
fındıklarla bile ders çalışmıştır.
Örneğin on fındığı olana dört fındık daha verince, elinde on dört fındığı
olacağını,
on beş fındığı üç kişi arasında eşit dağıttığınızda adam başına beş fındık
düştüğünü hep o elimizdeki fındıkları sayarak öğrendik.
Sonra zaman ilerledi, hesap makineleri, bilgisayarlar çıktı.
Hesap işi makinelere yüklenince de, insanların dört işlemi bile kafadan
yapmalarının gereği kalmadı.
İyi mi oldu?
Umarım öyle olmuştur. Yoksa medeniyet hiç bu kadar dev adımlarla
ilerleyebilir miydi?
Hem fındık hesabını, hem bilgisayarı bilenler kendilerini epeyce geliştirme
fırsatı buldular.
Akıl ve makinenin gücü bu gün dünyanın en zor hesaplarını bile çocuk
oyuncağı haline getirdi.
Ama bilir misiniz, “milyem”in bile çok önem taşıdığı bir mesleğin sahibi
olan kuyumcuların çoğunluğu hesaplarını kâğıt kalemle yani elle yaparlar.
Bu geleneği herhalde makineler ile yarış halinde olduklarından ya da
onlardan daha ince hesaplar yapabildikleri için sürdürmüyorlar. Onlar
hesaplarını sadece makinelerin metal soğukluğu ile değil, belki de
çocukluklarından kalma bir alışkanlıkla, ancak kendi akıllarının yol
göstericiliğinde yaptıkları zaman vardıkları sonuçlara güveniyorlar.
***
Türkiye, dünyadaki fındığın yaklaşık yüzde yetmiş beşini üretir.
Dünya’da satılan fındığın yüzde seksenini biz üretiriz.
İhraç ettiğimiz fındığın yüzde otuzunu Almanya satın alır ve başkalarına
satar.
Kendi yediğimiz dışında fındık satışından yılda 1,5 milyar dolar para
kazanırız.
Bu paranın tamamı, bu memleketin yarattığı katma değerdir yani kendi
cebimize kalan paramızdır.
***
Türkiye, 2009 Temmuzu itibariyle 16,8 Milyar dolarlık otomotiv ihracatı
yapmıştır.
Bu ihracat, hiçbir zaman pazarlara bizim kendi markamızla sunabildiğimiz
mallarımızın satış bedeli değildir. Otomotiv piyasasında söz sahibi olanlar
sadece büyük otomotiv devleridir. Bunların kimler olduğunu görmek için
yoldan geçen arabalara bakmanız yeter. Onlar Türkiye’deki üretici
ortaklarına siparişi verirken karşılığında bir başka ülkedeki üretimlerini
satarlar. Dolayısıyla siz onlardan uygun gördükleri otomobilleri almadıkça
kendi ihraç edeceğiniz otomobillerin siparişini de alamazsınız. Bu ticarette
üretimden satışa bütün fiyatlar tek merkezden belirlendiği için üretimde bu
işlerden elde edilen katma değer oldukça düşüktür ve yüzde on dolayında
olduğu söylenir.
Yani neresinden baksanız, otomotivden bize kalan net para diyebileceğimiz bu
sektörün ekonomiye olan katkısı (katma değer) Karadeniz’in fındığının
sağladığından fazla değildir.
Şimdi bu fındık için hükümetçe ne yapılıyor biliyor musunuz?
IMF’in de tavsiyesiyle (!) ve dış borç faizleri daha rahat ödenebilsin diye
“Bize bu kadar fındık fazla” deyip ekim dikim alanlarının üçte biri ortadan
kaldırılıyor.
İki milyon üretici, toplam sekiz milyon nüfusun geçimini sağladığı fındık
için, -hangi hesaba dayanır bilinmez- bunların üçte birini sökün, yerine
çiçek ekin ve 100 katı daha fazla kazanın diyorlar.
Allah Allah, yüz katı fazla kazandıran bir çiçek işi varmış da bunun farkına
varılması için fındıkların sökülmesi mi gerekiyormuş?
Bizim duyumumuza göre böyle çok kazandıran “bazı çiçek işleri” de varmış ama
onların pek Karadeniz taraflarında olduğunu sanmıyorum.
Anlatılana göre fındıkları söküm nedeni üretim fazlasıymış.
Peki bu “üretim fazlası” hükümetin dilinden düşürmediği açık piyasada, yani
ucu bucağı belirsiz global dünya pazarında sadece bizim elimizde mi kalır?
Diğer ülkeler ürettiğinin tamamını satar da bir bizimki mi fazla gelir?
Dünya’ya fazla gelen üretimi kısan biz olunca başkalarının pazar payı artmaz
mı?
Madem dünya bir kurtlar sofrasıdır, bu piyasanın yüzde seksenini elinde
tutan ülkemiz aynı üretime devam edip piyasa hâkimiyetini sürdürse ne lazım
gelir?
Gelin biz yine o çok eski günlerdeki gibi fındıklarla bir hesap yapalım:
Diyelim ki dünya pazarında topu topu 100 fındık var ve bunun 80’ini biz
üretiyoruz, 20’sini de İspanya, Fransa, Yunanistan, İtalya, Azerbaycan ve
Gürcistan…
Hal böyleyken bu kadar üretim fazla deyip ürettiğiniz fındığın üçte birinden
vazgeçer, artık 56 üreteyim der ve toplam üretimi kendi isteğinizle 56’ya
indirirseniz sizin bu pazardaki payınız kendiliğinden yüzde 74’e düşmez mi?
Rakiplerinizin yüzde 20 olan payıysa sırf sizin bu yanlış hesabınızla ve
bedavadan yüzde 20’den 26’ya çıkmaz mı?
Ey hükümetimiz, siz bu fındık hesabını nasıl yapıyorsunuz?
Dünya’nın fındığı fazla geliyorsa bunu bir tek biz mi düzeltmek zorundayız?
Bırakın onlar da satamadıklarını kendileri yesinler.
Hani aga nigi meselesi…
Bunu da mı biz öğretelim?
|